İLK RESMİ ÇAĞRI: HAVZA GENELGESİ
İstanbul,
1919
İtilaf
Devletleri’nin 1918’in sonlarında –Birinci Dünya Savaşı’nın ertesinde- Osmanlı
Devleti ile imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması’yla başlayan ve Anadolu’da toprak
bütünlüğünü ortadan kaldıran de facto işgaller halkın can ve mal güvenliğinin
tamamen ortadan kalkmasına yol açmıştı. İstanbul Hükümeti Mondros’u imzalarken,
ateşkes şartlarını ağır bulmakla birlikte başka çıkış yolu olmadığını
söyleyerek teslimiyetçi bir tavır takınmıştı. Bu sebeple işgaller karşısında da
kararlı bir duruş ortaya koyamıyor, güç gösteremiyordu. Mustafa Kemal,
mütarekenin kayıtsız şartsız teslimiyet anlamına geldiğini biliyor, antlaşma
maddelerinin birer birer uygulamaya konduğu 1919’un ilk aylarında Anadolu’ya
mal olmuş bir kurtuluş planının hazırlıklarını yapıyordu. Kurtuluş planını
fiiliyata dökmek ve milli direniş ateşini yakmak için İstanbul’dan Anadolu’ya
geçmesi gerekiyordu. Saltanat makamı da Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya
göndermek niyetindeydi. Bu sebeple, 30 Nisan’da 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
atanan Mustafa Kemal Paşa’ya geniş yetkiler verildi. 3. ve 15. Kolordular ile
mıntıkalarında bulunan Sivas, Erzurum, Trabzon, Van ve Samsun’daki mülki
memurlara Mustafa Kemal Paşa’nın talimatlarına uymaları bildirildi. İstanbul’un
aldığı bu karar, bugün bile, Padişah Vahdettin’in Mustafa Kemal’i milli
direnişi örgütlemek için bilinçli olarak Samsun’a gönderdiği tartışmalarına
sebep oluyor. Ancak, Vahdettin’i aklama amacı taşıyan bu iddiayı yalanlayan
hamle yine Vahdettin tarafından yapılmış ve Mustafa Kemal Havza Genelgesi’nin
hemen ertesinde İstanbul’a geri çağrılmıştı. Mustafa Kemal’in, Vahdettin
tarafından Anadolu’ya gönderilmesinin sebebi padişahın Anadolu direnişini
öngörememiş olmasıydı.
Samsun,
1919
Günü
gelmişti. Mustafa Kemal yaklaşık altı ay boyunca, İstanbul’da Milli
Mücadele’nin fikri hazırlığını tamamladıktan sonra geniş yetkilerle Anadolu’ya hareket
etti. 16 Mayıs’ta İstanbul’dan hareket eden Bandırma Vapuru 19 Mayıs’ta, Samsun
açıklarında küçük bir sandalda Kurmay Binbaşı Mahmut Ekrem Bey ve karada üst
düzey askeri ve mülki memurlar ile halk tarafından karşılandı.
Mustafa
Kemal, Samsun’a vardıktan hemen sonra bölgedeki durumu tespit ederek İstanbul
Hükümeti’ne bildirmiş ve gerekli uyarılarda bulunmuştu. Samsun’dan İstanbul’a
çekilen telgraflarda İngilizlerin mütareke esaslarına aykırı olarak bölgeye
asker ve silah sevkiyatı yaptığı, İngiliz yetkililerinden yanıt alınamadığı ve Samsun’a
çıkan İngiliz askerlerinden bir kısmının Sivas’a nakledileceği bildiriliyordu. Öte
yandan, çeşitli etnik ve dini unsurları temsil eden ve bölgede asayişi bozan
çeteler de vardı. Eşkıyalık, hırsızlık ve cinayet gibi bazı suçlara karışan bu
çeteler, İtilaf güçleri tarafından destekleniyor ve bölge halkının güvenliğini
tehdit ediyordu. Mustafa Kemal, bunu da İstanbul’a rapor etmişti. Babıâli
Samsun’dan gelen uyarıların gereğini yapmak yerine, Mustafa Kemal’in
faaliyetlerinden rahatsızlık duyan İngiliz askeri yetkililerini yatıştırmak
için uğraşıyordu.
Havza,
1919
Bir
yandan İstanbul’u uyaran bir yandan da İstanbul’da olgunlaştırdığı fikirlerini
hayata geçirmek üzere daha güvenli bir bölge arayan Mustafa Kemal Havza’ya
geçti. Burada milletin kurtuluşu için ortaya koyacağı programın ilk adımını
atacak ve Türk milletinin ulusal direniş ateşini yakacaktı. 25 Mayıs’ta –İzmir’in
işgalinden on gün sonra- Manisa’nın işgal edildiği haberini alan Mustafa Kemal,
milli bilinci uyandırmak için geç kalınmaması gerektiğini düşünüyordu. Nihayet 28
Mayıs’ta Havza’dan bir genelge yayınlayarak milleti tepki göstermeye davet
etti. Havza Genelgesi'ni incelediğimizde, Mustafa Kemal'in direnişi örgütlerken salt milli iradeyi arkasına aldığını görüyoruz. Ona göre, Birinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından uygulamaya konan paylaşım planı yalnızca milletin kararlı direnişiyle durdurulabilirdi. Mustafa Kemal, büyük mitingler düzenlenmesini istediği bu çağrıyla işgal kuvvetlerine karşı millet iradesinin gücünü ortaya koymayı amaçlıyordu. Büyük mitinglerin organize edilmesi bir yandan İtilaf güçlerine gözdağı verecek, diğer yandan da halk bu gösterilerle direnişe hazırlanacaktı. Atatürk, herhalde milli uyanışın bu nümayişler vesilesiyle gerçekleşeceğini ve toplumun birbirine böyle kenetlenebileceğini çok iyi biliyor ve öngörüsünde yanılmıyordu. Genelgenin ortaya koyduğu detaylardan birini, hem çarpıcı hem de hayranlık uyandırıcı buluyorum: Mustafa Kemal'in kurtuluş ve bağımsızlık yolunda sahip olduğu barış yanlısı vizyon. Genelgede yer alan "Hristiyan halka karşı bir sataşma, gösteri ve düşmanca tavırlar alınmaması lazımdır." ibaresinde bu vizyonu açıkça görmek mümkün. Ömrü cephede geçen bu komutanın ne denli barışçıl bir dünya görüşüne sahip olduğunu görerek, 1923'te sarf ettiği "Gerekmedikçe savaş bir cinayettir." sözüne şaşırmamak ve savaşta dahi barıştan vazgeçmediğini unutmamak gerek.
Havza Genelgesi Milli Mücadele'yi örgütleyen genelgelerin ilki olması bakımından önem taşır. Ancak onu önemli kılan unsurlardan bir tanesi de yayınlandıktan sonra Harbiye Nezareti (İstanbul Hükümeti) 'nin, Mustafa Kemal'i geri çağırmasıydı. Mustafa Kemal, bu çağrıyı reddedip sine-i millete döndü. Gösterdiği bu itaatsizlik örneği, bir ulusun bağımsızlığı anlamına geliyordu. O gün padişaha itaat etmeyen bu "çılgın asker" Türk ulusal kurtuluş mücadelesinin eşsiz lideri ve sayısız devrimin öncüsü oldu.
Bağımsızlık mücadelesinin lideri Büyük Önder Atatürk ve tüm kahramanlarına saygıyla...
e.
Yorumlar
Yorum Gönder